Bir Meslek TEK Yürek

Kibir ve kendini beğenme en önemli hastalıklarından biridir çağımızın.”Ben” merkezli kurulan dünyalar “biz” kavramının öneminin duyulup, görülüp anlatılamamasına sebep olmakta ve insanlar ben ve sen olarak ayrıştırılmaktadır. Bu ayrıştırma günümüzün popüler deyimiyle insanları “ötekileştirmekte” ve iki farklı kutup olarak karşı karşıya getirmektedir. Bir ve beraber olarak sıradağlar gibi heybetli bir duruşla biz olmak dururken; egoizmden kurtulamayan benlikler nedeniyle dağların arasında derin vadiler ve uçurumlar açılmaktadır.

“Ben” diyerek kendi benliği içinde kaybolmak akıllara kendi siluetine aşık olan narkissos efsanesini getirmektedir.

“Yaşatmak için yaşayan” aynı ambulansta, aynı acilde çalışan insanlar arasındaki ihtilafların da temel kaynağının “ben merkeziyetçilik” olduğunu düşünüyorum. Oysa gecenin bir vaktinde beraber vakaya çıkıyor, polislerin bile olmadığı durumlarda birbirimize kol kanat geriyoruz. Yağmur çamur demeden omuz omuza vererek paylaşıyoruz sedyenin yükünü. Beraber paylaşıyoruz yaşama yeniden merhaba diyen hayatların sevincini… en yakınlarımıza bile anlatamadığımız hüzünlerimizi. Endişeli bakışlar altında beraber müdahale ediyoruz hastalara. Başarıyı da başarısızlığı da birlikte paylaşıyoruz.

Fark ettiniz mi, Ne kadar bağlıyız birbirimize? Acil Tıp Teknisyenleri ve Acil Tıp Teknikerleri yani Paramedikler. Son 10 yılda ülkemiz acil sağlık sistemine damga vuran meslek grubu olarak genç, dinamik, pırıl pırıl meslektaşlarımızla ülkemizin her metre karesinde gece gündüz demeden, yağmur çamur demeden imdat çığlıklarına yardım elini uzatabilmenin gayreti içerisindeyiz. Sağlık sistemine getirdiğimiz heyecan ve kalite ortada. Sağlık çalışanları arasında hekim olmaksızın hastaya müdahale etme yetkisinin sadece bizlerde olması ise omuzlarımızdaki sorumluluk duygusunu bir kat daha artırmaktadır.

Elbette bizim de farklılıklarımız olacaktır; ama bu farklılıklar, bir radyoloji teknisyeni ve teknikeri v.b. meslek grupları kadardır. Yani biz birbirini tamamlayan, birbirinin devamı olan, biri olmadan diğerinin yaşayamayacağı mesleğin fertleriyiz. Birbiriyle ilgisi olmayan iki ayrı meslek grubu değil. Ve hiçbir meslek grubunda da böyle bir ayrıştırma söz konusu değil.

Acil Tıp Teknisyeni ve Paramedik farklı telaffuz edilen isimler olduğu için bu meslekler de farklıdır deniyorsa, Paramedik ismi bu teoriyi beslemek, bu meslek gruplarını bölüp ayrıştırmak için destekleniyorsa ve hatta başka bölümlerinde şu anki adıyla İlk ve Acil Yardım Teknikerliği ön lisans bölümlerini okumasına sırf bu yüzden sessiz kalınıyorsa hiç kimse kusura bakmasın biz bu konudaki dik duruşumuzdan asla taviz vermeyeceğiz; birlik ve beraberlikten dem vurmaya da devam edeceğiz. İstiklal şairi merhum M.Akif Ersoy ne güzel ifade etmiş

Tefrika girmeden bir millete düşman giremez,
Toplu çarptıkça yürekler, onu top sindiremez.

Ülkemizde son yıllarda baş döndürücü gelişmelere sahne olan hastane öncesi acil sağlık hizmetleri binlerce kara ambulansı, helikopter ve deniz ambulansları ve on binlerce çalışanıyla dev bir sektör haline gelmiştir. Bu sistemin temel yapı taşı olan, sistemin yüküne omuz vermiş, deyim yerindeyse ambulansların tozunu yutmuş, alın terini sahaya akıtan ve artık bu alanda belli bir birikime sahip acil tıp teknisyeni ve paramedikler olarak sistemin geleceği adına sesimizin daha gür çıkmasını istiyorsak “benlik” kavramından sıyrılarak “biz”olmalıyız. Karşı karşıya gelerek değil el ele vererek, okumak isteyenin önünün açıldığı, mesleki kariyerin sadece ön lisansla sınırlandırıldığı bize dar gelen bu kalıpları kırarak lisans ve yüksek lisans bölümlerinin de hayata geçtiği ve geleceğin sağlık sistemine yön veren bir meslek grubu olmak bizim elimizde.

Hz.Mevlananın şu anlamlı hikayesi burada meselenin bam teline dokunmaktadır:
Vaktiyle iki arkadaş arasında bir küslük yaşanır. Aslında ikisi de ortaya çıkan durumdan hoşnut değildir. Ancak olan olmuştur bir kere. Sonunda biri kalkıp arkadaşının evine gider, kapısını çalar. İçerden bir ses yükselir; ‘Kimsin?’ Bütün cesaretini toplayarak cevap verir kapıya kadar gelen. ‘Benim’ der. Bekler ki kapı ardına kadar açılsın. Heyhat! İçerden ne bir kelam duyulur ne bir selam. Adam evine gider. Bu sefer de kapısına kadar gelinen dostun yüreği sızlamaya başlar. Arkadaşını ziyaret sırası ona gelmiştir. O da kapıyı çalar ve “Kimsin?” sorusuna muhatap olur. Cesareti kırılmıştır dostun. Yine de var gücüyle cevap verir, ‘Benim’ der ve dua eder ki kapılar açılsın, içeri buyur edilsin.
Arkadaşından sert bir cevap gelir: ‘Burada ikimize yer yok’. Ağır gelir bu söz; ümidi sarsılır temelden. Belki de artık ısrar etmemek, bırakıp gitmek gerekmektedir. Bir müddet öylece kalakalır kapının önünde. Sonra gözlerinin içi güler ve bir hamle yapar. Yine aynı soru: “Kimsin?” Bu sefer vefalı adam taşı gediğine koyar: “Senim!”
Ve kapı ardına kadar açılır…

Gönül kapılarımızın her zaman açık kalması dileği ile…

Yaşar GÖKBAYRAK
Acil Tıp Teknisyenleri Derneği
Genel Başkanı

Paylaş