Bu makalede amaç; Şiddetin tanımı ve çeşitlerine yer verirken son zamanlarda giderek artan sağlıkta şiddette görsel ve yazılı medyanın rolüne, bakanlık merkez teşkilatından taşra teşkilatları dahi olmak üzere dikkat edilmesi gereken konulara değinmektir.
Dünya Sağlık Örgütü tarafından Şiddet “Kendine, bir başkasına, grup ya da topluluğa yönelik olarak ölüm, yaralama, ruhsal zedelenme, gelişimsel bozukluğa yol açabilecek ya da neden olacak şekilde fiziksel zorlama, güç kullanımı ya da tehdidinin amaçlı olarak uygulanması” olarak tanımlanmıştır. (World Health Organization: Violence and Health: Task Force on Violence and Health. Cenevre, WHO, 1998.)
(WHO) Dünya Sağlık Örgütü, yayınladığı “ Şiddet ve Sağlık Dünya Raporu’nda” şiddetin ortaya çıkışını şu şekilde tanımlamıştır.
Kendine Yönelik Şiddet,
Kişiler Arası Şiddet ve Topluma Yönelik Şiddet.
Yayınlanan raporda aşağıdaki maddelere de yer verilmiştir:
• Şiddet genellikle kasıtlıdır.
• Şiddetin yaralama, ölüm, psikolojik zarar, gelişme geriliği ve yoksunluk gibi sonuçları
vardır.
• Fiziksel olarak bir hasar vermese de Tehdit de bir şiddet davranışıdır.
• Yetkinin kasıtlı olarak kötüye kullanımı da şiddettir.
(World report on violence and health:Summary, WHO; Geneva, 2002/Şiddet ve Sağlık Dünya
Raporu – Dünya Sağlık Örgütü)
İkibinli yılların başından itibaren sağlıkla ilgili yapılan veya hastane (özellikle acil servis sahneleri) sahneleri içeren diziler kamuoyuna çok yanlış bilgiler vermişlerdir. Acile
getirilen bir hastayı giriş kapısında karşılayıp hiçbir muayene ve tanı olmadan “hemen ameliyathaneyi hazırlayın ve ameliyata alalım” veya hastanede yatan bir hasta veya
yakınlarının “ulan doktor, hemşire hangi cehennemdesiniz çabuk gelin” gibi adap dışı bağırmalar ve hakaretler ve benzeri sahneler ve yazılar toplumu bilimsel olarak olması mümkün
olmayan beklentilere yöneltmiştir. Bu sahneleri izleyen ve acil servise gelen hasta yakınları daha kapı girişinde “neden hastam hemen ameliyata alınmıyor, neden hala burada bekletiliyor?” deyip şiddet uygulamaktadırlar. Hatta bazıları “burası hiç de dizilerdeki hastanelere benzemiyor, bunlar iyi çalışmıyor” diyebilmektedir. Türk toplumu olarak televizyon film ve dizilerinin etkisinde fazlaca kalmaktayız. Yeşilçam filmlerinde uygulanan yanlış ilk yardım müdahalelerinin etkileri ile 112 personelleri gittiği vakalarda, ilk yardım eğitmenleri ise toplumun çeşitli kesimlerine eğitim verirken
karşılaşmaktadır. Yılan sokmalarında etkilenen bölgenin kesilip emilerek zehirli kanın tükürülmesi, donmalara karşı kar ile ovma gibi birçok denetimsiz senaryonun olumsuz
etkilerini yapılan yanlış müdahalelerle hem vatandaş hem sağlık çalışanları görmektedir.
Yeşilçam filmlerinin bu akılda kalıcı etkisini dizilerde de görebiliyoruz. Türk toplumu olarak izlediğimiz diziler ile gerçekçi bir bağ kurup senaryo gereği ölen oyuncu için baş sağlığı ilanı verip gıyabında cenaze namazı kılındığını, dizilerde sevilen karakterin öldürülmesi sonucu
katiline sokakta saldırarak şiddet uygulandığını hepimiz dönem dönem haberlerde takip etmişizdir. Hal böyleyken sinema, dizi, görsel ve yazılı basında sağlıkta şiddet teması çok ciddi vurgulanırken bu konuda herhangi bir önlem alınmaması acaba sağlıkta şiddetin nedenleri
arasında mıdır?
2013 yılında Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası (Sağlık-Sen) tarafından yapılan “Sağlık Çalışanları Şiddet Araştırması” raporunda sağlık sektöründe yaygın bir şekilde şiddette artış yaşandığı gözlenmektedir. Katılımcılara, meslek hayatları boyunca ne ölçüde şiddete maruz kaldıkları sorulduğunda; en az bir kez sözel, psikolojik ya da fiziksel şiddete maruz kaldığını belirtenlerin oranı %86,8’dir. “Hiç kalmadım” diyenler %13,2, “1-3 kez kaldım” diyenler %30,”4, 4-6 kez kaldım” diyenler 16,5, “7-10 kez kaldım” diyenler %9, “11 kez ve daha fazla” kaldım diyenler ise %30,8’dir (Sağlık-Sen AR-GE Birimi Sağlık Çalışanları Şiddet Araştırması Aralık 2013). Toplumsal ve kültürel yapımız içerisinde şiddetin bulgularını atasözü ve deyimlerde de
görmekteyiz. “Kızını dövmeyen dizini döver”, “Dayak cennetten çıkmadır”, “Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin” gibi… Acil tıp uzmanı Sarcan 2013’te hazırladığı uzmanlık tez çalışmasının sonuçlarına göre; sağlık çalışanlarına yönelik artan şiddetin nedeni olarak: “medyada tahrik edici haberler, yayınlar ve filmlerin yer alması ve siyasetçilerin sağlık çalışanları aleyhine olan beyanları” gibi faktörler olduğunu saptamıştır. Aynı çalışmada, “şiddetin bir hak arama yöntemi olduğu düşüncesine katılanların oranı
(%20,3)” hiç de küçümsenmeyecek durumdadır.
Bakanlık merkez teşkilatının ve taşra teşkilatının şiddet ile ilgili yapılan yayınlara olayın ciddiyetini kavrayarak ortak bir bilinçle yaklaşıp hareket etmesi gerekmektedir. Özellikle yazılı basında yapılan asılsız veya yanlış haberlere İl Sağlık Müdürlüğü Yöneticileri tarafından hassas davranılmalı ve hukuk birimleri tarafından aynı sayfada aynı puntolarla tekzip yayınlatılması sağlanmalıdır. 9/6/2004 tarih 5187 Sayılı Basın Kanunu “ Madde 14- Süreli yayınlarda kişilerin şeref ve haysiyetini ihlâl edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı yayım yapılması halinde, bundan zarar gören kişinin yayım tarihinden itibaren iki ay içinde göndereceği suç unsuru içermeyen, üçüncü kişilerin hukuken korunan menfaatlerine aykırı olmayan düzeltme ve cevap yazısını; sorumlu müdür hiçbir düzeltme ve ekleme yapmaksızın, günlük süreli yayınlarda yazıyı aldığı
tarihten itibaren en geç üç gün içinde, diğer süreli yayınlarda yazıyı aldığı tarihten itibaren üç günden sonraki ilk nüshada, ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayımlamak zorundadır. Düzeltme ve cevapta, buna neden olan eser belirtilir. Düzeltme ve cevap, ilgili yazıdan uzun olamaz. Düzeltme ve cevaba neden olan eserin yirmi satırdan az yazı, resim veya karikatür olması hallerinde düzeltme ve cevap otuz satırı geçemez. Süreli
yayının birden fazla yerde basılması halinde, düzeltme ve cevap yazısı, düzeltme ve cevap hakkının kullanılmasına sebebiyet veren eserin yayımlandığı bütün baskılarda yayımlanır. Düzeltme ve cevabın birinci fıkrada belirlenen süreler içinde yayımlanmaması halinde yayım için tanınan sürenin bitiminden itibaren, birinci fıkra hükümlerine aykırı şekilde yayımlanması halinde ise yayım tarihinden itibaren on beş gün içinde cevap ve düzeltme talep eden kişi,
bulunduğu yer sulh ceza hâkiminden yayımın yapılmasına veya bu kanun hükümlerine uygun olarak yapılmasına karar verilmesini isteyebilir. Sulh ceza hâkimi bu istemi üç gün içerisinde, duruşma yapmaksızın, karara bağlar. Sulh ceza hâkiminin kararına karşı acele itiraz yoluna gidilebilir. Yetkili makam üç gün içinde itirazı inceleyerek karar verir. Yetkili makamın kararı kesindir. 8839 Düzeltme ve cevabın yayımlanmasına hâkim tarafından karar verilmesi halinde,
birinci fıkradaki süreler, sulh ceza hâkiminin kararına itiraz edilmemişse kararın kesinleştiği tarihten, itiraz edilmişse yetkili makamın kararının tebliği tarihinden itibaren başlar” ibaresi yer almaktadır. Basın kanununda kanuni düzenlemeler bu hakkı vermişken taşra teşkilatlarında gerekli hassasiyetin ve tepkilerin gösterilmediği görülmektedir.
Radyo, Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) 2018 Yılı Faaliyet Raporu’na göre televizyonda şiddet içeren programların sayısının her geçen gün arttığının ifade edildiği raporda, kuruma bir yılda bu yayınlar nedeniyle yüz yirmi dört bin iki yüz otuz dört şikâyet geldiği belirtilmiştir. “Dizilerde Sizi rahatsız eden / Eleştirdiğiniz konular nedir?” sorusuna % 48 oranında şiddet olduğu belirtilmiştir (RTÜK Televizyon İzleme Eğilimleri Araştırması – 2018).
T.C. Sağlık Bakanlığı konuya daha hassas yaklaşmalı ve Radyo Televizyon Üst Kurulu ile ortak çalışmaları acilen yapmalı, Sağlık Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği tarafından olumsuz içerik oluşturan haber, sinema ve dizilere yayına konulmadan müdahale edilebilecek bir yapı oluşturmalıdır. Dizi ve filmlerde, sağlık çalışanına yönelik şiddetle ilgili tema ve canlandırmaların kullanılmaması ve sağlık çalışanlarına şiddet uygulayanların almış
oldukları cezaların ulusal basında lanse edilmesi gerekmektedir. Bunun gerçekleştirilmesi için T.C Sağlık Bakanlığı tarafından gerekli çalışmalar yapılmalıdır. 19 Eylül 2013 Tarihinde ATT DER ( Acil Tıp Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği) öncülüğünde 21 sendika, dernek ve Sivil Toplum Kuruluşunun “Sağlıkta Şiddete Karşı Tek Yürek” toplantısı sonrası şiddetin önlenmesine yönelik;
• Okul müfredatlarına sağlıkta şiddetin engellenmesi ile ilgili konuların eklenmesi.
• Diyanet İşleri Başkanlığınca Cuma hutbelerinde sağlık çalışanına şiddetin önlenmesine
yönelik hutbe verilmesi.
• İnanç ve dini kurum temsilcilerinin halkı “sağlıkta şiddet” konusunda bilinçlendirmesi.
• Sağlık hizmetinin siyasi argümanlara alet etmeden herkesin ulaşabileceği bir sisteme
kavuşturulması.
• Bakanlıklar arası iş birliği sağlanarak şiddet konusunda gerekli tedbirlerin alınması ve
ivedilikle çözüme ulaştırılması.
• Yazılı ve görsel medyanın kullanılarak sağlıkta şiddetin engellenmesi ile ilgili kısa film
ve spotlar hazırlanmasının sağlanması.
• Kurum içi şiddeti körükleyen mobbingin her türlüsünün önlenmesi için özellikle
idarecilere yönelik eğitim ve gerekli yönetmeliklerin çıkarılması.
• Kurumların çalışma şartlarının iyileştirilmesi.
• Çalışan hakları, çalışan sağlığı ve çalışan güvenliği birimlerinin kurulması.
• Esnek ve angarya iş yükünün azaltılarak güvenceli çalıştırılma esas alınmalıdır.
• Şiddeti engelleyecek politikalar oluşturulması için Sağlık Bakanlığının göreve
çağırılması.
• Kurumların hastalara yeterli zaman ayıracak şekilde politikalar düzenlenmesi
önerilmiştir.
Yazılı ve görsel basında, sinema ve dizi sektöründe sağlık çalışanlarına karşı şiddet vurgusu yapan haber ve senaryoları düzeltebilmek için hem yasal düzenlemeler yapılmalı hem de o sektörle ilgili Sivil Toplum Kuruluşlarının bu konuda çok daha duyarlı olmalarını
sağlayabilecek nitelikte birtakım adımlar atılmalıdır. Tarihte yapılan en büyük, en çetin savaşlarda bile cephelerden yaralıların tahliye edilmesi ve gerekli tedavilerinin yapılması için 1-2 saatlik ateşkeslerin yapıldığı ve sağlık çalışanlarına dokunulmadığı bilinmektedir. Ülkemizde ve Dünyada sağlık çalışanına şiddet olayları artış gösterirken medyanın da;
1. Eğitim ve kültür seviyesi düşük geniş toplum kesimlere yönelik bilgilendirici yayınlar
yaparak,
2. Topluma doğru yolu göstererek,
3. Şiddeti artıracak yayınlardan uzak durarak,
4. Televizyonlarda şiddet görüntülerini sıfırlayıp veya azaltıp sağlık sistemi ve sağlık çalışanları
ile ilgili doğru bilgiler aktararak,
5. Sağlık çalışanları ile ilgili olumsuz yayınları ve iftiraları önleyerek,
6. Medyadaki hekim düşmanı yayınlar konusunda hukuki işlemlere tabi tutularak,
7. Tarafsız duruş sergileyerek,
8. Hasta hakları kadar çalışan haklarını da vurgulayarak yaptığı tahribatı kısmen tamir edip
sağlık çalışanına şiddeti önlemeye yardımcı olabilir.
Osman Nuri KUNDAKÇI
Acil Tıp Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği Genel Başkan Yardımcısı
Sağlıkta Şiddetin Önlenmesinde Akademi STÖ İş Birliği Çalıştay Kitabı
Temmuz 2019
Safranbolu / KARABÜK